Daralan ekonomi sonrasında yabancı sermaye çıkışları yaşanmış ve buna paralel yükselen dolar, faiz ve ülke risk primleri (CDS) ekonomi üzerinde hasar yaratmıştı.
2018 senesinin ağustos ayında yaşanan kur şoku ekonomik büyümeyi olumsuz etkilemişti. Daralan ekonomi sonrasında yabancı sermaye çıkışları yaşanmış ve buna paralel yükselen dolar, faiz ve ülke risk primleri (CDS) ekonomi üzerinde hasar yaratmıştı. Yüzde 24 seviyesine kadar yükselen TCMB politika faizleri sonrası mevduat oranları yükselmiş ve kredi talepleri artan maliyetlerden dolayı önemli ölçüde azalmıştı.
Böyle bir dönemde sermaye sahipleri tasarruflarını yüksek enflasyona karşı koruyabilmek adına mevduat, döviz tevdiat hesapları ya da dolar, altın gibi finansal araçlara yönlendirmişti. Dolar kurunun ve enflasyonun artmasına yönelik beklentilerin devam etmesi, döviz tevdiat hesaplarını (DTH) tüm zamanların rekor seviyesi olan 197 milyar dolara yükseltti.
Özellikle geçtiğimiz yılın son çeyreğinden itibaren başta sanayi üretim endeksi ve perakende satışlar olmak üzere büyümenin öncü göstergesi olan verilerin toparlanması, ekonomide dipten dönüş sinyali olarak yorumlanabilir. Hatırlanacağı gibi şubat ayında açıklanan aralık ayı sanayi üretim verisi yıllık bazda yüzde 8,6 arttı.
Ekonominin toparlanmasının bir başka öncü göstergesi olan perakende satış endeksi de aralık ayında yıllık yüzde 22,1 oranında artış kaydetti.
TCMB 2019’un ikinci yarısından sonra yaptığı agresif sayılabilecek faiz indirimleriyle ekonomik toparlanmaya destek verdi. Geçtiğimiz yıl toplam 1200 baz puanlık faiz indirimine giden Merkez Bankası, enflasyon oranları ve beklentilerin gerilemesinden kendisine alan yarattı. Bu yılın ilk iki toplantısında da faiz indirimlerine daha ufak adımlarla devam eden Merkez bankası, sırasıyla ocak ayında 75 ve mart ayında 50 baz puanlık indirimleri ile politika faizini 10,75 seviyesine çekmiş oldu.
TCMB’nin faiz indirimleri sonrasında gözler reel faiz oranlarına çevirdi. Bilindiği üzere TCMB’nin yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 8,2. Piyasa katılımcıları ise yıl sonunda enflasyonun yaklaşık yüzde 10 seviyesinde olacağını düşünüyor. TCMB’nin yüzde 10,75’lik faiz indirimleri ile enflasyona dair beklentileri göz önüne alındığındaysa tablo yüzde 1,5-2,55 arasında pozitif bir reel faiz oranını gösteriyor. Dolasıyla mevduat eski cazibesini kaybedebilir.
Bu işleyişin olabilmesi için öncelikle tüketici güven endeksinin yeniden eski zirve seviyeleri olan 75 puan üzerine çıkması gerekiyor. Doların yükselmesi ve enflasyonun görece yüksek seyri vatandaşların ve şirketlerin kredi taleplerini baskılayan temel unsur.
Özetle ülke ekonomisinin hedeflenen büyüme patikasına oturması için özellikle ticari krediler tarafında iştahın artması gerekiyor. Bunun için hem ekonomik güven hem de tüketici güven endekslerinin yükselmesi şart.
Ekonomik göstergeler büyüme yönlü bir dönemin başladığına işaret etse de bunun krediler bacağına daha olumlu yansıması için mutlaka enflasyona ve dolara dair iyimserliğin oluşması ve korona virüs tehlikesi gibi jeopolitik risklerde dengelenme yaşanması gerekiyor.
Yorum Yazın
Konuyla ilgili sormak ya da eklemek istedikleriniz için yorum bırakabilirsiniz.