Uluslararası yönetim danışmanlık firması McKinsey işletmelerin mevcut ve gelecekteki risklere karşı dayanıklı olmaları konusunda uyarılarda bulunuyor.
McKinsey özellikle paydaşlara odaklanma konusuna dikkat çekiyor. Firmaların paydaşları makro ekonomiden sektöre, mal temin ettiği tedarikçilerden mal sattığı tüketicilere kadar geniş bir ağı oluşturuyor.
İş yapma biçimlerinin önemli ölçüde değiştiğini biliyoruz. Örneğin ABD’de Z kuşağının yüzde 80’i hediye alırken tiktok ve instagramı tercih ediyormuş. Aynı şekilde Avrupa’da Z kuşağı kendinden önceki kuşakların aksine özel araç yerine yolculuk yaparken toplu taşıma, paylaşımlı sistemler ve farklı ulaşım yöntemlerini benimsemeye başlamış.
Firmaların tedarikçilerinden tüketicilerine değişen iş yapma ve tercihlerini yakından takip etmesi artık kaçınılmaz hale geldi. Firmaların büyümelerini destekleyen pazarlama, müşteri deneyimleri, satış/fiyatlandırma gibi yeteneklerinin yeterince güçlü olup olmadıklarını saptamaları gerekiyor.
Özellikle paydaşlarla ilişkilerin geliştirilmesi ve daha da iyileştirilmesi zorunlu. Covid-19 salgını tedarik zincirlerinin ve dijital dönüşümün ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Bu çerçevede; tedarik zincirlerinin yakından izlenmesi ve çeşitlendirilmesi, tüketici davranışlarındaki değişimin nasıl olduğunun takip edilmesi, dijital ve analitik yeteneklerin geliştirilmesi (veri derleme-yorumlama), hızlı ve kaliteli iş yapmaya yönelik önlemlerin alınması, Ar-Ge faaliyetlerine gerekli kaynak ve desteğin sağlanması, portföy yönetimi, dışa dönük algı geliştirilmesi, değişen ulusal ve uluslararası yasal düzenlemelerin takibi ve uyumu, birleşme-satınalma-satma gibi kararların cesur biçimde alınması firmalar açısından zorunluluk haline geldi. Tabii ki saydıklarımıza daha da eklemeler yapabiliriz. Teknoloji ve iletişimdeki hızlı gelişmelerin etkisi altında firma dayanıklılıklarının artırılması veya firmaların güçlendirilmesi hiç bitmeyecek yeni zorunlulukları zaten kaçınılmaz hale getirecek.
Türkiye’deki şirketlerimizin yüzde 98’i KOBİ dediğimiz küçük ve orta ölçekli işletmelerden oluşuyor. Büyük olanların önemli bölümü zaten yukarı saydığımız konulara hakim ve bu konularda danışmanlık desteği alarak yollarına devam edebiliyor. Ancak KOBİ’ler için durum farklı. Kıt sermaye olanakları çerçevesinde bu konulara yeterince eğilemiyor, paydaşlık ilişkisi içindeki büyük firmaların istekleri doğrultusunda uyum sağlamaya çalışıyorlar. Bu arada bulut teknolojilerine uygun maliyetlerle erişimin KOBİ’lere yeni fırsatlar sunduğunu da ekleyelim.
Esnaf ve kobi kredilerine göz atın!
Maalesef şirketlerimiz; krediye uygun vade ve maliyetle ulaşma, uygulanan ekonomi politikalarının savrulması sonucunda hızla değişen iklime ayak uydurma, döviz-faiz gibi finansal piyasalardaki dalgalar karşısında ayakta durma ve yine hızla değişen jeo-politik ortama adapte olma gibi sistemden gelen risklerle uğraşmaktan kısa vadeye odaklanmış durumdalar. İşletmelerin esnek yapıları bu uyumlaştırmayı kolaylaştırıyor ancak geleceğe odaklanmaktan uzaklaştırıyor ve dayanıklılıklarını da azaltıyor.
İster yurtiçinde isterse diğer ülkelerde olsun firmaların değişen iş yapma iklimi içinde işleri oldukça zor. Sürekli desteklerle firmaları geleneksel yapıları içinde yaşatmak çok zor ve topluma maliyeti de çok yüksek. Dolayısıyla firmaların değişen koşullara uyum sağlamaları zorunlu.
Kolay olmadığını biliyoruz ama bu uyumu sağlamayan firmaların geleceğinin pek de parlak olmadığını bilelim.
Yorum Yazın
Konuyla ilgili sormak ya da eklemek istedikleriniz için yorum bırakabilirsiniz.